Cantona

"Kariyerimde en zevk aldığım an bir gol anı değildi. Evet , bir pastı." (Eric Cantona)

24 Mayıs 2013 Cuma

Sen 'Tanrı parçacığı mısın Önder Özen(!)?

Kenan Başaran / Fikret Orman yönetimi doğru bir hamleyle Önder Özen’i ‘Futbol Genel Direktörü’ olarak göreve getirdi. Bu kolay olandır. Zor olan, Özen’e özgür bir çalışma ortamının yaratılmasıdır. Özen’in başarısı her şeyden önce Orman namına yazılacak ve memleket futbol ortamı için de laftan fiiliyata dökülmüş bir ‘futbol devrimi’ olacaktır.  Özen modelinin en büyük sermayei ‘akıl’dır. Mevcut futbol düzeninde ‘akli’den ziyade ‘nakdi sermaye’ye ihtiyacı olan; açıkçası bundan beslenen ve bunu da ‘renk aşkı’ kisvesiyle saklayan çok sayıda ‘fubol simsarı’ var. Bu yüzden kulübün kaynaklarına yönelen, bunun yanısıra boservis bedeli düşük ama iş gören oyuncuların peşinden koşan bir akıl sermayesi, bu simsarların işine gelmez. İlk günden çomak sokmak isteyecekler. Bunun için de en ucuz numaraları “Fenerbahçeli biri getirildi” olacak. Orman ve Özen’in önündeki en büyük rakip işte bu futbol rantından yıllardır geçinip kulüpleri oyuncak edenlerdir... BİR PARÇA METİN-ALİ-FEYYAZ Özen ‘Tanrı parçacığı’ mı? Dünkü toplantıya damga vuran bir ‘soru’(!) Özen kendisi “Haşa” diyerek cevap verdi. Özen’in sözünü ettiği düzeni kurmak için ‘Tanrı parçacığı’na lüzum yok. Herkesin ona bir ‘parçacık destek’ vermesi kafidir. Böylece bir çok Avrupa kulübünün bulduğu ‘futbol direktörlüğü’ modelini biz de gerçek anlamda keşfedebiliriz. İnan bu iş ‘Tanrı parçacağı’nı bulmak kadar zor değil!.. Özen, hepimizin dilinden düşmeyen Barcelona ve Dortmund modelini, hadi ben de mecaz yapayım, ‘Beşiktaş’ın kıblesi’ yapmaya soyunuyor. 24 kişilik kadroyu 8’er gruptan üçe bölme planı ve “Gelecek sezonki Beşiktaş U14 takımını lütfen izleyin” demesi boşuna değil. Ama elbet 2005-2012 dönemindebu ‘bomba’larla beslenen bir yapı, bu reçeteyi küçümseyecektir. Orman ve Özen’in hedeflediği aslında yeni bir işte değil. Bir ‘parça’ Rıza, bir parça Ali, bir parça Feyyaz, bir parça Metin, bir parça Ferdinand’lar bulup dip yapmış bu külübün futbolunu yeniden ayağa kaldırmak gaye. Bu hedefi en baştan küçümsemek yerine başarılı olması için zorlayıcı rol oynamak daha doğru olmaz mı? ÇELEBİ’DEN ORMAN’A TAVSİYE Beşiktaş önümüzdeki sezon perakende bir vaziyette başka statlarda oynayacak. Haliyle şampiyonluk beklentisi oluşturmak FEDA sezonuna göre bile daha zor. Önder Özen taraftarla takımın bütünleşeceği kompakt bir stadı tercih edeceğini ama kulübün de gişe kaygısının ağır bastığını söyledi. Görüldüğü üzere Beşiktaş bir nevi cüzdanla vicdan arasında sıkışıp kalmış. Yeni stat inşaatı için Fikret Orman, bence Türk Telekom Arena’dan ötürü önemli bir tecrübeye sahip Işın Çelebi’den faydalanmalı. Çelebi ile geçenlerde yeni İnönü üzerine bir sohbetimiz oldu. Ama önce bir düzeltme: Çelebi, Galatasaray’ın Ali Sami Yen’deki gibi Türk Telekom Arena’da üst kullanımı konusunda aynı haklara sahip olduğunu söyledi. Ben Galatasaray’ın Arena’da sadece top oynama hakkı bulunduğunu yazmıştım. Ama Çelebi, Galatasaray’ın ister ve GSM de izin verirse Arena’yı da ileride yıkıp yeni bir stat inşaa etme hakkına sahip olduğunu vurguladı.  Dönelim Beşiktaş’a... Çelebi, Orman’ın stat konusunda süre verip kendisini bağlamasının sıkıntı yaratabileceğini söylüyor. Çelebi, yeni İnönü’nde Ekim 2014’e kadar bitmesinin çok zor olduğunu ve stadın 120 milyon doların altında bir maliyete çıkmasının da güç olduğunu düşüncesinde. Galatasaray, Arena’nın yapılması sürecinde tabir caizse büyük acılar çekti. Orman, Çelebi ve bu işte tecrübe sahibi olan herkesten yararlanmalı. --------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- SiYAH: Sezonun gol yeme rekoruyla tamamlanması. BEYAZ: Milli Takım’a 4 futbolcu verilmesi.

23 Mayıs 2013 Perşembe

Biz Kazanacağız


Kenan Başaran

Futbol eşittir şiddet ve o da eşittir holiganizm denklemine; 
Bu denklemin olağan kabul edilmesine; 
Çocukların, kadınların, yaşlıların, didişmek için değil, keyif için gelenlerin futboldan uzaklaşmaya başlamasına; 
Sadece kendilerinin haklı olduğunu düşünenlere, empati yoksunlarına; 
Gördüğüm doğruları söylerken bile bir tarafın düşmanı ilan edilmeye; 
Her söylenen söze, her eleştiriye geçmişten bir karşılık bulunmasına, her şeyin bir ‘hesaptan düşme’ gibi gösterilmesine; 
Yasalara aykırı eylemleri kendi kulübü yapınca susanlara, hatta destek verenlere; 
Önceliği gazetecilik mesleği değil tuttuğu takım olan meslektaşlarıma; 
‘Bunu neden şu zaman yapmadınız da şimdi yapıyorsunuz’ diye satır aralarında art niyet arayanlara, satır aralarına art niyet saklayanlara; 
Sahaya yabancı madde atanların değil buna hedef olanların tahrikinden bahsedilmesine; 
Aleyhlerine yapıldığını düşündükleri her hakem hatasını görünmez düşmanlara bağlayanlara, 
Bir aile ortamından uzak, herkesin birbirini arkadan hançerlemeye çalıştığı halihazırdaki durumda hâlâ bir ‘futbol ailesinden’ bahsedenlere; 
Aynı gemide olduğumuzu iddia ederek yaptıklarına bizi de ortak etmeye çalışanlara; 
Birbirlerinin adını bile anamaz hale gelmiş yöneticilere; 
Futbolu bahane ederek kurulan ve hiçbir zaman içeriğini bilemeyeceğimiz ve bilmek de istemediğimiz karanlık ilişkilere; 
Türkiye’de verilen her cezaya deklarasyonla yanıt verip yurtdışından benzer yaptırımlar geldiğinde kuzu kuzu kabullenenlere; 
Uluslararası alanda yapılan rezilliklere karşı duranları vatan haini ilan edenlere; 
Hakemlere, gözlemcilere saldırmayı, küfür etmeyi demokratik hak sayanlara; 
Türk futbolunun olumlu ve olumsuz önyargıların cenneti olmasına; 
Kendi kulüplerine ceza verilmesini hep yanlı tutum olarak görenlere; 
Hukukun değil renklerin ağır basmasına; 
Maç devam ederken kural değiştirilmesine; 
Masa başında maç bağlamaya çalışanlara; 
Sadece kendi emeğine saygı gösterilmesini isteyenlere; 
Başkasına sıkılan biber gazını haklı kendisine sıkılanları haksız görenlere; 
Her bahaneyle herkese biber gazı sıkanlara; 
Irkçılığı, ayrımcılığı, nefret suçlarını futbol sahalarına sokanlara, onu mazur gösterenlere; 
Düzelsin diye yasa çıkarıp onu uygulamayana, uyguladığında da keyfine ve kendi siyasetine göre uygulayana; 
Futbolun bir hukuksuzluk cenneti olmasına ve giderek mutsuzluk yaratan bir oyun haline gelmesine; 
Yeter diyorum! 
Siz söylemeden ben söyleyeyim: 
Bu taraflı bir yazıdır! 
Ben utanma duygusunun, medeniyetin, adaletin, vicdanın tarafında olduğumu buradan haykırıyorum... 
Benimle aynı tarafta olanları ayağa kalkmaya ve haykırmaya davet ediyorum. 
Benimle aynı tarafta olanlarla birlikte eyleme geçiyoruz. Bu şiddet bitene kadar eylemlerimiz artarak devam edecektir. 
Futbol yeniden hayatımızdaki bir keyif olana kadar, durmadan, susmadan, sert adımlarla yürüyeceğiz. 
Siz de tarafınızı seçin. 
Medeniyetin, adaletin ve vicdanın tarafında olun. 
Biz daha kalabalığız. 
Ve bu tek ihtimalli bir maç. 
Hiç kuşkunuz olmasın... 
Biz kazanacağız!

Not: Destekliyorsanız, bu metne siz de imzanızı atabilirsiniz...








Nerede kalmıştık

Hem iş yoğunluğu hem de kitap çalışması (arkadan müdahale) nedeniyle burayı epey pas geçtim... Gazete ve buraya özel yazılarımla dönüyorum...